Charles Leclerc’den Ferrari Kapsül Koleksiyonu
- kocerbegum
- 26 May
- 2 dakikada okunur
Formula 1’in stil sahibi sürücüsü Leclerc’ün kişisel dünyasından ilhamla tasarlanan koleksiyon, Ferrari’nin estetik diliyle yeni bir rotaya çıkıyor.

Monaco’nun gündüz ışığında parlayan teraslarından birinde, Fairmont Hotel’in çatısında birkaç gün önce farklı bir kutlama vardı. Grand Prix geride kalmış olsa da, şehir hâlâ hızın ve zarafetin ritmini taşıyordu. Ferrari ve Charles Leclerc’ün ilk ortak moda koleksiyonu da işte tam bu anda, pist dışında yeni bir hikâye başlattı.
Leclerc ve Ferrari’nin Kreatif Direktörü Rocco Iannone’un birlikte hazırladığı kapsül koleksiyon, yarış ruhunu bir kenara bırakıp Leclerc’ün pist dışındaki kişisel stiline odaklanıyor. Oversize hoodie’ler, bol kesimli denim pantolonlar, Monako mavisinin farklı tonları, batik efektler, kabartmalı dokular ve teknik kumaşlarla koleksiyon, rahatlık ve şıklık arasında kontrollü bir denge kuruyor.
Leclerc bu dünyaya yabancı değil. “F1’e başlamadan önce kendi moda koleksiyonumu tasarlamak gibi bir hayalim vardı,” diyor. “O zamanlar vakit bulamamıştım ama bu merak hep içimdeydi.” Yıllar sonra, Iannone’yle bir masa etrafında yeniden buluştuğunda bu merak gerçek bir iş birliğine dönüştü. “Sürecin bu kadar derin olacağını beklemiyordum,” diye devam ediyor. “Rocco’nun sorduğu sorular, benim bile fark etmediğim yönlerimi ortaya çıkardı.”
Koleksiyonda öne çıkan parçalar arasında batik efektli denim pantolonlar, Leclerc’ün ismindeki “L” harfinden ilhamla kabartmalı 2D dikişlerle tasarlanmış teknik üstler, fonksiyonel cepleriyle dikkat çeken pamuk pantolonlar ve hacimli sweatshirt’ler yer alıyor. Sweatshirt ve t-shirt’lerde yarış çizgileriyle hafif dokunuşlar sunulurken, denim parçalar Ferrari estetiğine iki ayrı yorum getiriyor: biri güneşte solmuş görünümüyle Check 7x7 dikişli klasik form, diğeri ise immersion dye yöntemiyle yaratılmış asimetrik renk oyunlarıyla daha deneysel bir tavırda.

Aksesuarlar da aynı ikilikte şekilleniyor: pistin hızını ve sokak stilinin zarafetini bir araya getiren hibrit sneaker’lar, sürüş eldivenleri, köşeli Prancing Horse logolu güneş gözlükleri ve üç özel deri trunk. Her biri farklı bir amaca hizmet ediyor. Bir gardırobu, bir kaskı ya da bir saati taşıyor ama bir araya geldiklerinde Ferrari’nin “lüks ve disiplin” mottosunun sembolüne dönüşüyor.
Iannone’ye göre bu iş birliği, yalnızca bir stil denemesi değil; “Leclerc’ün gardırobunu açmak ve onun hayatında anlam taşıyan parçaları birlikte seçmek” gibi bir sürece dönüştü. “Charles modaya bağlı ama bir ‘fashionista’ gibi değil. Onun için stil, hayatla kurduğu doğal bir bağ.”
Pistten uzaklaşan ama hıza ihanet etmeyen bu koleksiyon, bir stil ifadesi gibi ilerliyor: teknik ama duygusal, cesur ama kontrollü. Leclerc’ün dünyasını anlatırken Ferrari’nin tasarım kodlarını sessizce dönüştürüyor. Sonuç: kalabalıktan ayrışan ama bağırmayan bir koleksiyon. Tıpkı Leclerc gibi.

















Yorumlar