Dönemleri Aşan Levi’s 501
- kocerbengisu
- 13 Nis
- 1 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 29 Nis
Bir dolabın en sadık parçası olmak kolay değildir. Her dönemin stiline ayak uydurmak, her bedenle ayrı bir bağ kurmak da öyle. Ama Levi’s 501 bunu başardı. Ne gösterişliydi, ne iddialı. Ama hep yerindeydi. Kendi halinde ama unutulmaz.

501’in hikâyesi, 1873’te başlıyor. Madencilerin ve işçilerin sağlam bir pantolona ihtiyaç duyduğu yıllarda, Levi Strauss ile Jacob Davis bakır perçinlerle güçlendirilmiş bir denim üretiyor. Henüz kimse ona “blue jeans” bile dememişken, ortaya çıkan şey çoktan sınırlarının dışına çıkmış oluyor.
Başta yalnızca işlevsel bir parça. Ama zamanla taşıdığı anlamlar büyüyor. Hollywood’un altın çağında özgürlükle anılmaya başlıyor. James Dean’in duruşunda, Marilyn Monroe’nun zarafetinde görünür oluyor. 50’lerde gençliğin sesi, 70’lerde sokakların dili, 90’larda müzik sahnesinin fonu haline geliyor. Değişiyor ama hiçbir zaman silinmiyor.
501’in gücü gösterişinde değil, doğallığında. Ne fazla dar ne fazla bol. Ne yalnızca maskülen ne tamamen feminen. Kalıpları takip etmiyor, aksine onları kırıyor. Giyen herkesin üstünde farklı bir şekil alıyor. Kat izleri, solmalar, kumaşın oturuşu… Zamanla kişisel bir hikâyeye dönüşüyor.
Bugün bir Levi’s 501 giydiğinizde sadece bir vintage parça taşımıyorsunuz. Bir sürekliliğin, zamana karşı değil, zamanla birlikte evrilen bir ruhun parçası oluyorsunuz. Çünkü 501 hiçbir zaman trend olmanın peşinde değildi. Moda gelip geçer, karakter kalır Levi’s 501, bir dönemi temsil etmiyor. Pek çok zamanın ortasında, hep aynı çizgide duran bir duruşu var. Bu yüzden herkesin bir 501’i olabilir. Ama her biri yalnızca sahibine ait.
Comentarios