Zamanı Yavaşlatmanın 48 Saatlik Yolu
- kocerbengisu
- 29 Nis
- 2 dakikada okunur
Uzaklara gitmek şart değil. Bazen yenilenmek, birkaç sokak ötede başlar.

Hayat hızlandıkça, tatil kavramı da dönüşüyor. Artık uzun uçuşlar ya da haftalar süren yolculuklar değil, 48 saatlik küçük molalar ruhumuza en iyi gelen kaçışlar oluyor. Şehrin karmaşası içinde kaybolmadan, her şeyin biraz daha yavaş aktığı bir yer bulmak mümkün.
İstanbul’da sabahın erken saatlerinde Moda sahilinde yürümek, bir kitapçıya sığınıp saatlerce sayfalar arasında kaybolmak bile başlı başına bir kaçamak. Ama bazen birkaç saatlik bir yolculukla bambaşka bir sessizliğe varmak da gerekiyor. Sapanca’nın kıyısında bir göl evinde uyanmak, pencerenin önünde kahveni yudumlamak ve hiçbir yere yetişmeden sadece zamanı izlemek… O an, şehirden uzaklaşmak değil, kendine yaklaşmak oluyor.
İzmir’de, Alsancak sokaklarında kaybolarak başlayan bir gün, Karaburun’da saklı bir koyda son bulabiliyor. Şehirle denizin arasındaki o ince çizgide, hayatın telaşı ister istemez geride kalıyor. Ankara’dan çok uzaklaşmadan, Beypazarı’nın taş sokaklarında dolaşmak ya da bir butik otelde geçecek bir geceyle şehrin gürültüsünü geride bırakmak, zihni sıfırlamanın en sade yollarından biri oluyor.
Bursa’ya birkaç saatlik mesafede, Gölyazı köyünün küçük meydanında oturup saatlerin nasıl geçtiğini anlamamak, Ege’nin küçük kasabalarında sokak aralarında kaybolmakla aynı hisse dokunuyor. Antalya’da falezlerin üzerinde bir sabah kahvesi içmek, Kaş’a varmadan bir köy yolunda durmak, küçük molaların büyük etkisini hatırlatıyor.
Karadeniz’de, Trabzon’dan kısa bir yolculukla Uzungöl’e varmak; çam kokuları, sisli tepeler ve ağır akan zamanla yeniden buluşmak. Biraz daha doğuya gittiğinde, Van Gölü kıyısında sabahın serinliğinde yürümek, hayatın başka bir ritmini hissettiriyor.
Her şehirde, her köşede, bir kaçış noktası var.
Ama bazen en güzel kaçamak, harita açmadan, plan yapmadan, sadece içinden geçenin peşine düşerek başlıyor. Birkaç sokak ötede, birkaç saatlik mesafede ya da kendi şehrinin bilinmeyen bir köşesinde… Asıl mesele, kendine zamanın yavaş aktığı bir an yaratabilmek. Bazen bir kahve molası, bazen bir yürüyüş, bazen hiç bilmediğin bir sokakta kaybolmak. Ve sonunda, dönüp baktığında, sadece iki gün bile olsa, dünyayı biraz daha hafif hissetmek.
Çünkü bazen en büyük yolculuk, adım attığın her yerde yeniden kendine varmaktır.
Comments